EDEBİYAT TARİHİ


    Edebiyat tarihinin dayanağı, edebi eserlerle yaratıcı kişilerde gizlidir.Edebi eserler, bütün düşünce ve sanat ürünleri gibi, toplumun hayatıyla ilgili olduğu ve ulusal kültürün izlerini taşıdığı için, hem sanat eseri, hem de yazıldıkları zamanı canlandıran birer belge niteliği taşır.bu ürünleri yaratanlar, yaşadıkları çağın koşulları ve yetiştikleri çevrenin özellikleri göz önünde tutularak gözlemlenir.Böylece,o ulusun devirden devire uğradığı değişme ve gelişmeler izlenerek manevi varlığı belirtilmiş olur.
“Manevi Varlık” deyimini bütün genişliği ile almak gerekir. Edebiyat tarihi bir kültür tarihi olmamakla birlikte, din, felsefe, ahlak, sanat tarihlerinin konularını da kucaklayacak genişliktedir. Bunlar belirli ölçüde edebiyat tarihinde yer alır.
Bundan başka, din, felsefe, ahlak tarihlerinin değindiği eserlerin çoğu, biçim ve deyiş bakımından zamanına göre birer edebi eserdir. Edebiyat tarihçisini hem düşünce, hem de sanat yönünden ilgilendirir.
Bugün gittikçe zenginleşen kültür dünyasında edebiyatın ufku genişlemiş, Edebiyat tarihi de ağır görevler yüklenmiştir. Çağdaş edebiyat tarihçisi, şairleri “unutulmaktan kurtarmak” ya da eski zevkleri hikâye etmek için eserini yazmıyor. Sadece bilgi vermeyi de yeterli bulmuyor; incelemek, araştırmak, terimlere inmek, insanlığın gidişini, tarihini, yazdığı ulusun dünya anlayışını kavrayıcı bir genişlikte yansıtmak istiyor. Edebiyat tarihi bunu başarabildiği oranda görevini yapmış sayılır.
Edebi eser deyince uyandırdığı estetik duygularla, okuyanları hoşlandıran, ruha ve zekaya seslenen sanat eseri anlaşılır. Gerçekte, öğretim amacıyla yazılmamış olması ve sanat kaygısını taşıması, ebedi eserin başlıca niteliğidir. Bununla birlikte, ebedi eser deyimi, Edebiyat tarihi çerçevesi içinde daha geniş anlamda kabul etmek gerekir. Bir divan, bir hamse, bir münşeat mecmuası gibi, bir tezkire, bir tarih, hatta bir tasavvuf ve bir kimya kitabı da, edebiyat tarihçisinin çalışma kadrosu içine girer. Çünkü bunların bir bölümü sanat kaygısıyla kaleme alınmıştır; yazıldıkları zamanın düşüncelerini ve duygularını olduğu gibi yansıtır. Öğretim amacıyla yazılmış olanlar da, belirli konular üzerinde çağının inanışını ve anlayışını belirtir. Ayrıca dil, deyiş ve terim özeliklerini de taşır. Bu bakımdan bütün düşünce ürünlerini bu kadroya almak doğru olur.
Edebi eserler bizi ister istemez yazarlarını tanıtmaya, bunun içinde araştırmalar yapmaya götürecektir. Edebiyat tarihi çalışmalarının ağırlık merkezi de bu araştırmalardır. Hiçbir yazarı, yalnız eserlerini okumakla anlayamayız. Her yazar kendi çağının adamıdır. Doğup büyüdüğü ailenin, yetiştiği çevrenin, ilişki kurduğu kimselerin, onun kişiliği üzerinde büyük etkisi vardır. Ayrıca, yazarın fiziksel yapısını, karakterini öğrenimini, mesleğini, ideolojisini, yaşayışını da göz önünde bulundurmak gerekir. Bunun içindir ki yazarları, kişiliklerini meydana getiren bu etkenleri araştırılarak, eserlerini sırasıyla inceleyip onları hangi koşullar ve ne gibi duygular içinde yazdığını anlamaya çalışarak, geçirdiği ruh bunalımlarıyla düşünce ve sanat eğilimlerini izleyerek tanımak ve öylece tanıtmak gerekir.

Yorumlar

  1. Öğretici bir yazı. Teşekkürler

    YanıtlaSil
  2. Play with a Bitcoin Casino with Bitcoin - CasinoWow
    › › › CasinoWow Bitcoin online casino games offer an assortment of games from traditional slots, like Wheel of Fortune slots and a unique bonus feature with unique 코인카지노 회원가입 paylines.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Edebiyatın Kısaca Amacı Nedir?

Edebiyat Onculeri blogger sayfası ne işe yarar?